Ömrün en kısa ve en sevilen dönemi olan çocukluk çağı bedeb olarak bitmiş gibi gözüksede aslında o bitmemiştir. Ruhun gizli bir yerlerinde oynamak için bizi bekliyordur. Herkesten köşe bucak kaçırsakta onu o çocukluk öyle delişmen ki bir yerlerden çıkıverir. Biraz ürkek biraz kırılgan belki ama senin tahmin edebileceğinden daha cesur daha güçlü. Her çocuk kadar heyecanlı... Hayata karşı direnebilmek için belki de o çocuğun kıvraklığından yararlanmamız bize yardımcı olabilir. O çocuğun çoşkusu, heyecanı bizi daha da heyecanlandırabilir. İçimizdeki çocuk çok şey istemez bizden. Sevgi ister, güven ister, mutluluk ister. Kendin olmak ister, masumluk ister. Yani; başkaları nasıl düşünecek diye düşünmek istemez. İçinde geldiği gibi yaşamak ister. İçimizdeki o çocuk oyun ister. Koşmak ister. O çocuk göz bebeklerinin uçsuz bucaksız karanlığında küçük bir ışık gibi heyecanlı ve heyecan vericidir. Bir kelebek gibidir o çocuk. Özgürlük ister. Özgürce parka gidip sallanmak, kaymak, koşmak ister. Oçocuk kimseye aldırmadan saklambaç oynar doğayla, aslında içinde hapsolduğu seninle... İçimizdeki o çocuğu saklamadan, onu özgürce oynatabildiğimiz mutlu yarınlara...