Yıkanmayı öğrendim ilk yağmurlarda, Alfâbeyi o suskun gözlerinin eli cetvelli, eli kekremsi buğunda bildim Gecenin ağzı çatlayana dek gökyüzünden kalbine indim Beni ne çok rüzgâr dağıttı, seni ne çok gerçeğim Sürüklenirken arkandan saçlarımla sil istedim! Kadavralara sorma otopsi acıtır mı diye Bulut bir buluta çarparken şimşek doğurmak ister Gitmek ister ayaklar bir kentin son şiir dizelerine ilk dilekle kalkacak umutlarıma gözyaşı döküyorum sana giderken ölmeden dönebilsin diye hızlıca Kilitli kapılara parmak sokup çevirmek istiyorum Yırtılan her şişeye kan emzirmek Sarhoşun eteğine tutunup bir geleceğe devrilmek suçluları çıkartıp içindeki hapse masum girmeyi kendime emrediyorum! Ben seni yıldızlardan çıkartıp iç cebime gömdüm İç sesimle ninniler söylettim martılara Beni ne çok duman ağıttı, seni ne çok yalan Sürüklenirken ardından saçlarımla sil istedim! Adını söylerken unuttuğum yüklemlere binip gideceğim İklimi günahlı şehirler gibi üşümeni bekleyeceğim acemi romantik cinâyetler gibi üstüne ruhumu örteceğim Falcılara yeri gelince inanmak isterken ellerini arayıp keder çizgimi sende ölçeceğim Biliyorum silahım sensin, dolu veya boş bir mermi ya şeytanlığın, ya yalnızlığıma dolduracaksın İlk sevişmede buralardan gideceğim! Dudaklarıma ümit vereceğim, tutuk vereceğim kutuya koyduğum son nefesinle ezilen eşyaların etime çarpıp sesine geçeceğim Kızma, balta ormanı bir anda kesemez Atlar uçmayı öğrenmedi henüz yonttuğumuz nallarda ismini kazıyan tay yok Beni ne çok ceset çağırttı, seni ne çok yaşam Sürüklenirken arkandan saçlarımla sil istedim! //Payanda