ŞİİR NASIL YAZILIR? (poetika) Öncelikle şiir nedir?Aslında şiirin tanımı zor, hatta belki de imkansızdır;ama ben en çok Ahmet Haşim’in tanımını beğenirim. Haşim der ki ’’’’Şiir; nesir gibi anlaşılmak için değil fakat duyulmak üzere vücud bulmuş, musikî ile söz arasında, sözden ziyâde müsikiye yakın, ortaklaşa bir dildir.’’Bence doğrudur.Şiirde her şeyden önce ahenk şarttır.Yani şiir akıcı olmalıdır, okuyanlar sanki bir ırmağı, bir müzik eserini hissetmiş olmalıdırlar ki şiiriniz başarılı olabilsin.Paul Verlaine’ın dediği gibi:’’Musiki; herşeyden önce musiki...’’Türk edebiyatının tartışmasız en büyük şairlerinden Fuzuli de şiirin ilimsiz olamayacağını düşünür ki bence isabetli bir görüştür.Şöyle der Fuzuli Türkçe divanının önsözünde:’’İlimsiz şiir, temeli yok duvar gibi olur, temelsiz duvar da sonunda itibarsız olur."Bu açıklamalardan sonra şiir yazmanın gereklerine geçelim. Evet; Türkiye’de şiir nasıl yazılır?: 1-Divan şiiri ve Halk şiiri bilinmelidir; yani hece vezni ve aruz vezni, edebi sanatlar, şairler, hayatları, eserleri bilinmelidir.Tecahül-i arif, kinaye, teşhis, intak, leff ü neşr, hüsn- i talil sanatları; gazel, kaside, şarkı, rubai, tahmis, taşir, müstezat, tuyuğ bilinmeden; Ahmet Paşa, Fuzuli, Baki, Nedim,Şeyh Galip, Keçecizade İzzet Molla v.s. bilinmeden, bunların hayatları, gazelleri, kasideleri bilinmeden şair olunmaz; zira destan, koşma, güzelleme,varsağı, semai, koçaklama bilinmeden; Yunus Emre, Köroğlu,Karacaoğlan, Kaygusuz Abdal, Dadaloğlu, Dertli, Aşık Ömer,Gevheri, Pir Sultan, Seyrani, Aşık Veysel bilinmeden şair olunmaz.Aruz vezni nedir, hece vezni nedir bilinmeden, 4+4+3, 6+5, 4+4, 4+3, 7+7 bilinmeden, kafiye bilinmeden, redif bilinmeden, failatün failatün failün bilinmeden şair olunmaz.(Bazıları bana Halk şiiri halkın ama Divan şiiri halktan kopuk diyebilir.Ama gönül bu ne yapalım; o kadar güzel ki Divan şiiri; insanın ağlayası, ah çekesi geliyor.Divan şiiri sevilmez mi?Ayrıca Divan şiiri de tamamen halktan kopuk değildir.Bilinmeli.)Divan şiiri’ni anlayabilmek için de mutlaka Osmanlıca bilmeliyiz.(Not:Bu arada itiraf etmeliyim aruz veznini ben de tam olarak bilmiyorum.) 2-Tanzimat şiirini (1.dönem ve 2. dönem), Servet-i Fünun şiirini ve Fecr-i Ati şiirini bilmeden de şair olunmaz Türkiye’de. Ziya Paşa’yı, Namık Kemal’i, Muallim Naci’yi, Recaizade Mahmut Ekrem’i, Şinasi’yi, Tevfik Fikret’i, Cenap’ı,Ahmet Haşim’i, Rıza Tevfik’i bilmeyene de şair demem ben. 3-Bu kadar değil.Genç Kalemler’i (Ömer Seyfettin, Ali Canip), Milli Edebiyat’ı, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nı, Beş Hececiler’i, Yedi Meşaleciler’i, Garip akımını, toplumcu şiiri, İkinci Yeni’yi de bilmelisiniz.Faruk Nafiz’i, Mehmet Akif’i, Mehmet Emin’i, Halit Fahri’yi,Orhan Seyfi’yi, Orhan Veli’yi, Nazım Hikmet’i, Attila İlhan’ı, Edip Cansever’i de bilmelisiniz.İşte o zaman ben size şair derim, edebiyatçı derim. 4-Tüm bunların dışında yabancı şairleri takip etmenizi de salık veririm.Baudelaire’i, Verlaine’ı, Victor Hugo’yu, Mallarme’ ı, Aragon’u, Rimbaud’u, Mayakovski’yi bilmeniz elbette sizin yararınızadır.Edebi akımları yani klasizmi, romantizmi, dadaizmi, naturalizmi, parnasyenleri bilmeniz elbet sizin yararınızadır; ama öncelikle Türk edebiyatını, Türk şiirini bilmeliyiz. 5-Tüm bunların dışında serbest veznin inceliklerini de bilmeliyiz. Bu dediklerimi öğrenmeden şiir yazarım diyenler bence asla şair değildir ve bunların yazdıkları da sıkıcı olur, böyle şairleri kimse okumaz.Divan ve Halk şiirinden bihaber bir manzume akıcı olmaz, sıkıcı olur. Bazı mesajlar geldi bana.Deniliyor ki:’’Divan, Halk, Tanzimat, Servet-i Fünun v.s. şiirini bilmek zorunda değiliz’’.Ben de derim ki; biz şairiz, bu bizim işimiz.Bir matematik öğretmeni logaritmayı sevmeyebilir; ama logaritmayı bilmek zorundadır; çünkü bu onun işidir.Eğer biz de şairiz diyorsak işimizi en iyi şekilde yapmalıyız; yani Divan şiirini, Halk şiirini, Tanzimat şiirini v.s. sevmesek te bilmeliyiz; çünkü bu bizim işimiz... Ve tüm bunları bildikten sonra kendi şiirinizi yaratacaksınız. Serbest vezinden, hece vezninden veya aruz vezninden hangisini seçeceğinize siz karar vereceksiniz.Benim şiirimi sorarsanız ben Sabahattin Ali, Attila İlhan, Turgut Uyar gibi şairlerin yapmaya çalıştığını deniyorum; eski şiirimizi çağdaş bir potada eritme çabasındayım. Naçizane fikirlerim bunlardır.Size bir koşmamla ve Attila İlhan’ın bir şiiriyle veda etmek istiyorum.Bakın bize; yani çağdaş eskicilere, şiir nasıl yazılırmış görün..(Not:Şiirlerdeki Divan ve Halk şiiri etkisine dikkat ediniz lütfen.)Hadi göreyim sizi şair nasıl olurmuş gösterin... MESTANE CEMALİN mestane cemalin ayı andırır o gözlerin yüreğimi kandırır beni aşkın ateşine yandırır o gözlerin yüreğimi kandırır ne olur ey peri gelsen yanıma beyaz kollarını sarsan boynuma pek o kadar güzel değilsin ama o gözlerin yüreğimi kandırır kaçoğlu düşeli aşka şaraba gözleri yaşlıdır gönlü harabe sanki çöl içinde benzer seraba o gözlerin yüreğimi kandırır Nihat Kaçoğlu MAHUR BESTE Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı Gittiler akşam olmadan ortalık karardı Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara Geceler uzar hazırlık sonbahara Attila İlhan